MTM 'in Gelişimi
Sanayi Devrimi dönemi dünyayı değiştirdi. İşteki mekanizasyonun ve otomasyonun artmasıyla birlikte iş yönetiminde de değişiklikler meydana geldi. İş organizasyonu giderek genç bir disiplinin merkezine yönelmeye başladı: Bilimsel Yönetim. MTM’in kurucusu Frederick W. Taylor, zaman çalışmalarının önemini ilk fark eden kişi oldu ancak çalışmaları bugün bile tartışmalı olarak kaldı. “Frederick Winslow Taylor- Celebrated and Relived, Honored and Misunderstood (Kutlandı ve Yeniden Yaşadı, Onurlandırıldı ve Yanlış Anlaşıldı)” bölümü-aşağıda yer alan-bunun nedenini açıklamaktadır.
MTM sürecinin sonraki gelişimi, Taylor ile aynı dönemde çalışmalarını sürdürmüş olan Frank Bunker Gilbreth'in araştırmalarıdır. Gilbreth’in 1911 ve 1924 yılları arasında yapmış olduğu hareket çalışmaları “Önceden Belirlenmiş Zaman Sistemlerinin Geliştirilmesi” için yapı taşlarını oluşturdu.
Tarih 1948’e geldiğinde, Endüstriyel bilim adamları Harold B. Maynard, John L. Schwab ve Gustave J. Stegemerten, öncü araştırmalarıyla MTM yöntemini oluşturdular. MTM’in tarafsızlık, bilimsel geçerlilik ve geniş bir uygulama alanı olması özellikleri, Amerikalı endüstri mühendislerinin hemen dikkatlerini çekmesine neden oldu. Organizasyonel olarak yeni bir oluşum gerekliydi. Buna göre; 11 pratisyen danışmandan oluşan bir grup, New York'ta Ocak 1951'de Cornell Üniversitesinden Dr.Lillian M. Gilbreth ve Prof. Harry J. Loberg ile durumu tartışmak ve yeni oluşumun hayata geçirilmesi için bir araya geldi. Bu iş birliği yaklaşımından, Mart 1951'de, ABD ve Kanada'yı temsil eden ve kâr amacı gütmeyen MTM Standartları ve Araştırmaları Derneği (MTM Association for Standards and Research) gelişti. Bu yapı, önce Ulusal İş Birliği Dernekleri’ne (Cooperating National Associations) ve altı yıl gibi kısa bir süre içinde Uluslararası MTM Direktörlüğü’ne (International MTM Directorate) dönüştü.
Daha sonra Uluslararası MTM Direktörlüğü (International MTM Directorate-IMD), tüm Ulusal MTM Dernekleri ve MTM Şubelerinin çatı kuruluşu haline geldi ve 1957'den beri MTM standartlarını teminat altına aldı. Ocak 2020’de IMD kurulu tarafından 2/3 oy oranı ile IMD feshedildi. Bugün dağılan grup içerisindeki dernek ve kuruluşlardan bir kısmı Fransa MTM Productivity Group, bir kısmı ise Almanya One-MTM çatısı altında birey, şirket, dernek ve üniversitelere yönelik uluslararası standartlarda faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyor.
Kaynakça: Uluslararası MTM Direktörlüğü (IMD)
Buluşlar ve Yeni Bir İş Kültürünün Başlangıcı
Dünya yıldırım hızında değişiyor: James Watt 1769 yılında düşük basınçlı buhar motorunu patentlediğinde, tarihin en radikal teknik değişimini müjdelemiş oldu. Bu çalışmalardan ilham alan ve 1972'de ilk çalışan buhar motorunu kurmayı başaran İngiliz mucit Thomas Newcomen hiçbir zaman kabul görmedi. Çalışması ekonomik olarak uygulanabilir değildi. James Watt, motoru özel bir kondansatör ile donattı ve böylece üretimini dört katına çıkardı. Watt’ın buhar motoru yüzde 75’e kadar daha az kömür tüketiyordu ve kapsamlı bir şekilde kâr amaçlı kullanılabiliyordu.
Özellikle İngiltere'deki tasarımcılar Watt’ın termal güç motorunun öneminin farkındaydılar. 1785 yılında bakan Edmund Cartwright buharla çalışan ilk mekanik tezgahı kurdu. 1804 yılında Richard Trevithick saatte sadece dört kilometre hızla ilerleyebilmesine rağmen işleyen ilk raylı buhar motorunu kurdu. Ve 1807'de ilk buhar gemisi piyasaya sürüldü. Bu ana öğeyi ilk önce fabrikalarında uygulayan İngiliz tekstil endüstrisiydi (buharsız olarak da uyguladılar). Watt'ın icadından önce bile, tasarımcılar sürekli olarak yeni makinelerle uğraşıyorlardı. 1733 yılında John Kays otomatik mekikli dokumayı icat etti. Otuz yıl sonra James Hargraeves ilk eğirme makinesini “Spinning Jenny’yi”icat etti. Sir Richard Arkwright 1769'da “Spinning Jenny’yi” önemli ölçüde geliştirerek iplik eğirme tezgahını kurdu. Bu gelişmeyi altı yıl sonra otomatik bir tarak makinesiyle takip ettirdi.
Tekstil endüstrisinde mekanizasyon arttıkça, makine yapımının hammaddesi olan demir ve çeliğe olan talep arttı. Buhar gücünün piyasaya sürülmesi, makinelere olan gereksinimi daha da körükledi ve İngiliz kömür ve çelik endüstrisi gelişti. Fabrika üzerine fabrika inşa edildi; İngiltere bir tarım ülkesi olmaktan çıkıp bir endüstri ülkesine dönüştü. Aynı gelişme daha sonra Amerika, Fransa, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde de gerçekleşti.
Fabrika işlerinin gelişen mekanizasyonu aynı seviyede ilerici bir iş kültürü gereksinimini doğurdu ancak bu durum ileri görüşlü iş insanları dışında diğerleri tarafından neredeyse pek kabul görmedi. Bunlar arasında dünyanın ilk buhar makinesi fabrikalarının operatörleri olan Sir Richard Arkwright, James Watt ve Matthew Boulton ile oğulları James Watt Jr. ve Matthew Robinson Boulton da vardı. Bu kişiler yeni iş talimatları, eğitim yöntemleri, maliyet hesaplamaları ve güncel iş yönetiminin diğer unsurlarının hazırlanmasına büyük önem verdiler.
Sanayi Devrimi; buhar gemilerinin Atlantik'i geçmesi (1819), telgraf hatlarının Washington ve Baltimore şehirlerini birbirine bağlaması (1844), fotoğrafın (1826), buzdolabının (1834) ve telefonun (1861) icadı gibi öncü buluşlar eşliğinde gelişimini sürdürdü. Kauçuk (1839), yüksek kaliteli çelik (1855) ve pahalı olmayan sentetik boyaların üretimi de artık mümkün hale geldi. İlk montaj hatları 1870 yılında Chicago'nun mezbahalarında sığır eti kenar kısımları için konveyör bant olarak ortaya çıktı. Thomas Alva Edison, karbon lamba teli ile ilk elektrikli ampulü (1879) icat etti.
1913 yılında Henry Ford da endüstriyel üretimde konveyör bantlarını kullandı. Sonuç olarak görev paylaşımı, bir seferde birden fazla işçinin işi yapmasını mümkün kıldı. Montaj üretimi de mekanize edildi. Bu organize çalışma yaklaşımı, 1908’de yılda 18.000 olan otomobil üretimininin 1923’de yılda 1.8 milyona artmasını sağladı. Aynı zamanda Ford Şirketi çalışanlarına her zamankinden iki kat daha fazla ödeme yapmasına rağmen, maliyetler azaldı ve efsanevi “T Modeli"nin fiyatı keskin bir şekilde battı, ciro hızla büyüdü. Henry Ford monoton bir ürün sunmakla eleştirilebilir ancak toplu istihdam ve her çalışanın kendi Ford otomobilini satınalma gücüne sahip olması gibi koyduğu hedeflere ulaşmıştır.
Kaynakça: Uluslararası MTM Direktörlüğü (IMD)
Frederick Winslow Taylor - Celebrated and Relived, Honored and Misunderstood Frederick Winslow Taylor - Kutlandı ve Yeniden Yaşadı, Onurlandırıldı ve Yanlış Anlaşıldı
Avrupa'da, İngiliz iş insanlarının ayrıntılı planları neredeyse hiç fark edilmeden işledi. Ancak 19. yüzyılın sonunda bir grup Amerikalı mühendis (ki bunlardan en gayretlisi Frederick Winslow Taylor’dı) bu fırsatı kaçırmadı. Çalışma hayatını her açıdan biliyordu. Çıraklığını bir model marangoz olarak yaptıktan sonra Midvale Steel Company'de makine mühendisi olarak başladı. Becerikli bir tamirciyken ustabaşılığa doğru yavaş yavaş yükseldi. Taylor aynı zamanda “mektupla öğretim” programı aracılığıyla makine mühendisliği diploması aldı. 1890 yılında baş mühendis olarak işi bıraktı.
Zamanının çoğu mühendisinin aksine, Taylor daha verimli iş süreçlerinin olanaklarından çok etkilendi. 1890'da bir kağıt fabrikasının müdürlüğünü devraldığında, zaman ve hareket konusunda çalışmalarını çoktan yapmış ve torna operatörleri için performans yönergeleri geliştirmişti. Daha sonra Taylor, 1901 yılına kadar Bethlehem Steel Company için danışman olarak hizmet verdi. Şirket 8000'den fazla kişi istihdam etti. Taylor 1901'den başlayarak kendisini çoğunlukla iş organizasyonunu araştırmaya adadı. Bulguları 1903'de “Mağaza Yönetimi” başlığı altında ortaya çıktı ve bu kitabında adından söz ettirdi. 1905 yılında Taylor Amerikan Mühendisler Derneği' nin başkanı oldu ve bir yıl sonra Pennsylvania Üniversitesi' nden fahri doktora aldı. Taylor fikirlerini ana çalışması olan “The Principles of Scientific Management” (Bilimsel Yönetimin İlkeleri) kitabında ayrıntılı olarak formüle etti. 1911'de yazılan fikirleri bugün de geçerlidir.
Taylor’ın yazılarına göre verimli çalışmak için iş görevleri kesin olarak belirlenmeli, en etkili çalışma yöntemi tanımlanmalı ve iş için gerekli süre verilmelidir. Taylor burada, optimize edilmiş çalışma yöntemlerinin ve zaman etütlerinin gerekliliğinin önemini fark etmişti. Taylor, özellikle zaman etütlerine özel bir ilgi gösterdi. Ona göre çok sayıda yapılan ölçümler, doğru tanımlanmış iş süreçleri için objektif üretim süreleri sağlamalıdır. Taylor bu gerekli zamanı, çalışan performansının bir ölçütü olarak görüyordu. Kabul edilen performans yönergelerinin (talimatlarının) yetersiz olduğunu ve ücretlerin çok yüksek olduğunu tespit etti. Daha sonra işçinin sadece gerçek çıktısını (üretimini) ödüllendiren bir sistem önerdi.
Sendikalar ayaklanmıştı. Taylor’ın “Taylorizm” diye adlandırılan fikirleri etrafında şiddetli bir çatışma başladı. Bu çatışmalar Temsilciler Meclisi özel komitesinin önünde yapılan duruşmada doruğa ulaştı. Burada, o zamandan beri Mühendisler Birliği Başkanı olarak adlandırılan Taylor'ın iş yönetimi uygulamaları, siyasi tercihlere göre yorumlandı.
Bazıları onu rasyonalizasyonun etkisiyle; işin birkaç harekete indirgenmesinden, önceden belirlenen görevlerden (işlerden) ve bu çalışmaları kötüye kullanarak toplu işsizlikten sorumlu tuttu. Diğerleri ise; Taylor’ın adil, performansa dayalı bir ücret için gösterdiği çabalara ve işçilere ve şirket sahiplerine sağlıklı bir işletmenin çıkarları için iş birliği yapmaya yönelik çağrılarına dikkat çekti.
Ya Taylor'ın kendisi? Verimlilik artışı ile elde edilen kârı, çalışanlarına ücretleri aracılığıyla aktarmayı önerdi. Bu öneri, pek az işletme tarafından çok az onayla karşılandı. Taylor’ın çalışmasını değerlendirdiğinizde iki şey tartışılmaz kalır:
Birincisi, pahalı olmayan yüksek hızlı çelik üretimine ve birçok makine ve aletin geliştirilmesine atfedilen bir mucit olarak önemidir. İkincisi ise, kapsamlı bir iş bilimi teorisini ilk olarak geliştirmesinden kaynaklanan onurdur. Frederick Winslow Taylor 21 Mart 1915'de şiddetli soğuk algınlığından kaynaklanan komplikasyonlardan öldüğünde, haklı olarak “bilimsel iş yönetiminin babası” olarak adlandırıldı.
Kaynakça: Uluslararası MTM Direktörlüğü (IMD)
Frank Bunker Gilbreth - En İyi Yol (Metot) Arayışı
Daha 16 yaşındayken Frank Bunker Gilbreth alışılmadık bir gözlem yeteneği sergiledi. Duvarcıları iş yerinde izlerken, her çalışanın farklı bir şekilde hareket ettiğini ve sonuç olarak farklı enerjiler harcadıklarını fark etti. Bu gözlem, Gilbreth’in ideal iş metodu arayışını tetikledi. Bu ideal iş metodu, Gilbreth'i devrimci sonuçlara götürdü.
İlk olarak tuğla örme sanatını öğrendi. Çıraktan ustabaşılığa ve son olarak yönetime yükseldi. Ayrıca iş sürecinin optimizasyonuna başladı. Örneğin Gilbreth, bir duvar ustasının olağan 18 hareketini beşe indirdi, duvarcılar çok fazla eğilmek zorunda kalmasın diye ayarlanabilir bir iskele geliştirdi, tuğlaların yığılma ve geçme şeklini değiştirdi, daha ileri iş adımlarını geliştirdi ve yeni el aletleri icat etti. Bu önlemler, duvar ustalarının verimliliklerini daha fazla yorulmadan üç katına çıkardı. Bu sonuç, Gilbreth'in farkını ilk kez ortaya çıkardı.
27 yaşında Gilbreth kendi inşaat şirketini kurdu. Çeşitli işlerde açıklamalarını yaptığı çalışmalarına devam etti. 1912'de kendini tamamen araştırmasına adamak için başarı dolu işinden ayrıldı. Ayrıca mühendislerin Gilbreth’in tespitlerini öğrendikleri ‘School of Scientific Management-Bilimsel Yönetim Okulu'nu kurdu. Hakkında bilgi sahibi olduğu Frederick Winslow Taylor gibi Gilbreth da sistematik iş etüdüne kendini adadı. İkisi asla birlikte çalışmadı ancak Taylor ondan birçok öneri aldı. Sonuç olarak iş etütleri amaçları ve metodoloji açısından görüşleri çok çeşitliydi.
Gilbreth'in yayınladığı başlıca eserler; “Motion Study-Hareket Etüdü” (1911) ve 1916’da eşi Dr.Lillian Moeller Gilbreth ile birlikte yazdığı “Fatigue Study-Yorgunluk Etüdü” ve 1917'de “Applied Motion Study-Uygulamalı Hareket Etüdü” dür. Bu eserinde açıkça kendini Taylor'dan ayırmıştır.
Gilbreth iş performansını arttırmanın ötesinde, optimum iş metodu ve iş planı tasarımı ile ilgileniyordu. Dahası, araştırmasını düşük yorgunluk payıyla yapılan işler, işçi için uygun talimatlar, doğru iş kıyafetlerinin seçimi ve buna benzer kavramlar üzerine odakladı.
Ancak her şeyden önce Gilbreth, Taylor’ın zaman etütlerine karşı çıktı. Kronometrenin hızlı ve ardışık hareketler için tek başına kullanımının yeterli olmadığını savundu. Gilbreth bunun yerine hareket etüdünü kurdu. Bu amaçla, yeni bir araca dikkatini verdi: Film. Hızlı bir dizi hareketin ayrıntılı olarak görünmesini sağlamak için, filmde net ışık izleri bırakan küçük lambaları işçilerin kollarına ve bacaklarına bağladı. Eşlik eden zaman ölçü aleti, hareket dizilerini tam olarak saniyenin onda birine kadar ölçtü.
Gilbreth yeni bir teori geliştirdi: Araştırmasına göre, tüm insan hareketleri 17 temel hareket elemanına indirgenebilirdi. Biraz mizah olmadan olmaz: Gilbreth bu hareketlere, sadece “th” harflerinin yerini değiştirmeden kendi adının tersten okunuşu olan “Therblig” ismini verdi. Gilbreth’ in Therbligs’ leri daha sonra MTM temel hareketlerinin geliştirilmesi için gerekli itici gücü sağladı. Gilbreth; uygulama, verimlilik ve performansa ilişkin optimum iş metotlarını elde etmek için çalışmayı engelleyen her bir Therblig'i ortadan kaldırmaya başladı. İlk adım, önceden belirlenmiş zaman sistemlerinin geliştirilmesinde atıldı.
“Therblig” ler (hareketler) şunlardır:
1. search (arama)
2. find (bulma)
3. select (seçme)
4. grasp (tutma)
5. transport loaded (yüklü taşıma)
6. position (yerleştirme)
7. assemble (birleştirme)
8. use (kullanma)
9. disassemble (demonte etme)
10. inspect (inceleme)
11. pre-position (ön yerleştirme)
12. release load (yükü bırakma)
13. transport empty (yüksüz taşıma)
14. rest to overcome fatigue (yorgunluğun üstesinden gelmek için dinlenme)
15. unavoidable delay (önlenemez gecikme)
16. avoidable delay (önlenebilir gecikme)
17. plan (planlama)
Bu ilk hareket etütleri, bilimsel yönetim alanında büyük bir ilerleme anlamına gelmişse de hareketlere zaman atamadıkları için tamamlanmış olarak kabul edilemedi. Kişilerin yöntem üzerindeki etkileri de dahil olmak üzere yöntemleri tam anlamıyla değerlendirmeye duyulan bu ihtiyaç, Önceden Belirlenmiş Zaman Sistemlerinin (ÖBZS) / Predetermined Time Systems (PTS) geliştirilmesine yol açtı.
Gilbreth’in hareket etütleriyle Taylor’ın zaman etütlerini kaynaştıran PTS, analiz edilen bir Hareket Sekansına bir icra süresi atanmasını sağlıyordu. Bunun sonucunda ise iş sisteminin nicel değerlendirmesi eksiksiz olarak yapılabiliyor ve yöntem tam anlamıyla optimize edilebiliyordu.
Gilbreth için ideal metotlar arayışı özel hayatında da takip ettiği bir felsefe idi. Günlük görevlerde bile verimlilik her şeyin ölçüsüydü. Sevgi dolu bir anıt, daha sonra on iki çocuğundan iki tanesi olan Ernestine Gilbert-Carey ve Frank B. Gilbert Jr. tarafından “Cheaper by the Dozen- Düzinesi daha ucuza gelir” isimli esprili kitabında (ki 1950 yılında A.B.D.’de aynı başlıkta bir film yapılmıştır) kendisine ithaf edildi.
Frank Bunker Gilbreth 14 Haziran 1924' te, sadece 55 yaşında iken vefat etti. Sonraki yıllarda Dr. Lillian Moeller Gilbreth ortak çalışmalarına aynı ruhla devam etti.
Kaynakça: Uluslararası MTM Direktörlüğü (IMD)
Önceden Belirlenmiş Zaman Sistemlerinin Geliştirilmesi
Taylor’ın bilimsel yönetim önerileri Kuzey Amerika'daki işletmeler arasında hızla yayıldı; ancak bu durum her zaman amaçladığı şekilde gerçekleşmedi. Taylor 1911’deki yazısında “Bilimsel temelli yönetim ve çalışma yöntemleri […] hem çalışanların hem de yönetimin görev, iş ve sorumluluk kavramlarında kapsamlı bir değişiklik talep eder” hususunu belirtmiş; çalışanların ve iş insanlarının “yakın iş birliği” ne ihtiyaç duyduğunu söylemiştir.
Birçok yerde gerçek farklıydı. Taylor tarafından bilimsel operasyon yönetimi için bir ön koşul olarak yayılan yönetim ve çalışanlar arasındaki uluslararası iş birliği, hemen hemen hiçbir yerde gerçekleşmedi. Kronometre, işçilere hükmetti ve onlara çocuk gibi davranarak genellikle karşılaması zor süreler ve son teslim tarihleri ile onların zorlanmalarına sebep oldu. Birçok çalışan, kendilerinden tekrarlanan, anlamsız hareketlerden başka birşey talep etmeyen monoton bir iş gününden şikayet etti.
Taylor’ın katı kurallarla değerlendirilen fikirleri, bir kez daha ciddi eleştirilere maruz kaldı. Bu eleştiriler ABD Kongresi' nin de dikkatinden kaçmadı. Amerikan Sanayi İşletmeleri’ nde faaliyetleri denetlemek için bir komisyon düzenlendi. 1914' teki savaş sırasında komisyon, iktisatçı Robert Franklin Hoxie başkanlığında göreve başladı. 35 sanayi şirketini araştırdıktan sonra, komisyon ezici bir karar verdi: Bilimsel yönetimin beraberinde getirdiği rasyonalizasyonun; işçiler üzerinde aşırı bir yük oluşturduğu, işteki insaniyeti korumakta başarısız olduğu ve iş gücü üzerinde demotive edici bir etkisi olduğu nihai rapor bulgularında ortaya kondu. Komisyonun çalışması birçok yönden hem içerik hem de prosedür açısından eleştirilmiş olsa da, ABD Kongresi sonuç olarak tüm kamu işletmelerinde kronometre zaman çalışmalarını yasaklayan bir yasa çıkardı. Bu yasa, birçok araştırmacıyı hareket çalışmaları yapmaya itti. "Hareket Ekonomisi" ifadesi altında, 1920'lerde en verimli hareketlerin sabit kurallarını belirlemek için çok sayıda deney gerçekleştirildi.
Frank B. Gilbreth tarafından daha önce tasarlanan çalışmalar yol gösterici olarak kullanıldı. İş arkadaşı Asa B. Segur, Gilbreth’in tüm insan hareketlerini oluşturan, hareketin temel öğeleri (elemanları) üzerine yaptığı araştırmayı temel aldı. Segur ayrıca ilk kez kendi tarafından geliştirilen ve iş metotlarının açıkça tanımlanabildiği sembolik bir dil oluşturdu. Uzun yıllar süren bir araştırmadan sonra, hareket öğelerine (elemanlarına) zaman değerleri atamayı başardı. Hareket dizileri artık nicel olarak da değerlendirilebilir duruma geldi.
Segur çalışmalarını 1926 yılında “Motion Time Analysis (MTA) - Hareket Zaman Analizi (HZA)” adı altında yayınladığında, ilk kez Önceden Belirlenmiş Zaman Sistemini (Predetermined Time System-PTS) geliştirdi. Bu sistem ABD endüstrisinin birçok dalı tarafından 1930'lara kadar kullanıldı. Segur, Önceden Belirlenmiş Zaman Sistemi (PTS) ile aynı beceri, yetenek ve fiziksel strese sahip kişilerin ihtiyaç duydukları uygulama süresinin kullanılan metoda bağlı olduğunu kanıtlayabildi. Mantık çerçevesinde, ergonomistler de araştırmalarının odağını bu yönde değiştirdi. “Hareket ve Zaman Etütleri” hareket analizleri ile ilgili birçok profesyonel literatürün olduğu dönemde “Zaman ve Hareket Etütleri-Time and Motion Studies” 1928'e kadar ön planda kaldı.
Bunu General Electric şirketi tarafından yaptırılan MTS (Motion Time Survey- Hareket Zaman Araştırması) gibi bir dizi PTS (Önceden Belirlenmiş Zaman Sistemi) daha izledi. Bu yıllardan en çok bilinen, 1934 yılında Joseph H. Quick tarafından kurulan bir süreç olan İş Faktörü (Work Factor- WF) idi. PTS (Önceden belirlenmiş Zaman Sistemi), özellikle depresyon ve sonrasındaki etkiler nedeniyle gelişimde oldukça yavaştı. 'Verimlilik uzmanlarının' bıraktığı kötü algı da şüphesiz ki izini bıraktı. Endüstri mühendisleri, düşüncelerinin ve enerjilerinin çoğunu bu kötü algıyı yıkmak için harcamak zorunda kaldılar. Bu durum, karşıt görüşe sahip çevreyi aşmak için yeni yaklaşımlar geliştirmede ve yöneticiler tarafından yeniden kabul görmede, endüstri mühendislerinin zamanlarını faydalı bir şekilde kullanmalarını engelledi. Joseph H. Quick, 1945 yılında ABD'deki meslektaşları William J. Shea ve Robert E. Köhler ile birlikte, İş Faktörü Süreci (Work Factor Process) ile ilgili ilk yayınları hazırladı.
Kaynakça: Uluslararası MTM Direktörlüğü (IMD)
MTM Sürecinin Kurucuları
Amerika’nın İkinci Dünya Savaşı’na girmesi, ABD’nin sanayileri için eşi görülmemiş bir zorluk anlamına geliyordu. İş gücüne aşırı vergi uygulanarak uyumlu çalışma ortamı tehlikeye girmeden önce, verimliliğin kısa bir süre içinde dört katına çıkması gerekiyordu. Şimdiye kadar geliştirilen önceden belirlenmiş zaman sistemleri, çalışma metodunun verimliliği nasıl etkilediğini göstermişti ve bu sistem işletmelerin optimize edilmiş çalışma metotları tasarlama konusunda ilgilerini çekti.
1940 yılında Westinghouse Electric Şirketi, Metot Mühendisliği Konseyi'nden Harold B. Maynard' a bir sözleşme verdi. Matkaplar için karmaşık iş süreçlerini araştırmalıydı. John L. Schwab ve Gustave J. Stegemerten ile birlikte, iş süreçlerini optimize etmek için dünya çapında en başarılı süreç haline gelecek olan bir sistemin temellerini tasarladı: Metot Zaman Ölçümü (Methods Time Measurement). Bu sistem, diğer sistemlere kıyasla nispeten geç kalmıştı.
Başlangıçtan itibaren endüstrinin tüm dallarında kullanılmak üzere uluslararası kabul görmüş bir süreç geliştirmek istediler. Onlar için bilimsel olarak tam anlamıyla kanıtlanmış bir süreç ilk sıradaydı.
Araştırmacılar ABD'nin dört bir yanındaki işçileri çeşitli üretim alanlarında filme aldılar. Saniyede 16 kare sabit kayıt hızına sahip bir kamera kullandıkları için zaman ölçere ihtiyaçları yoktu. Sonunda bilim adamları yüzlerce metrelik filmleri değerlendirdi. Bunu yaparken, temel el ve parmak hareketlerinin (uzanma, tutma, getirme, yerleştirme, bırakma, ayırma, döndürme ve bastırma) yanı sıra görsel fonksiyonları da (tarama ve inceleme) çözdüler.
Daha sonra çalışma kapsamındaki bu elemanlara vücut, bacak ve ayak hareketleri de eklenerek genişletildi: yan adım atma, vücudu döndürme, eğilme, diz çökme, oturma, kalkma, gitme, bacak ve ayağı hareket ettirme. Tüm temel hareketler sembolik bir dil kullanılarak belirlendi ve tanımlandı. Artık tüm iş süreçleri tanımlanabilir hale gelmişti.
Filmi analiz ederken, her biri bir temel hareket gösteren kare sayısı eş zamanlı olarak hesaplandı. Temel hareketler ayrıca zaman birimleri olarak da kullanıldı. Bunların, hareket dizilerinin uzunluğuna eklenmesi “gerçek zaman” anlamına geliyordu.
Maynard ve ekibi önceden belirlenmiş zaman sistemleri çalışmalarını ortalama eğitimli bir çalışanın becerilerine yönelterek sürdürdü. Önce performans derecesini objektif olarak değerlendirmek zorundaydılar. Bunu yapmak için, 1930'ların başında yayınlanan LMS sürecini (LMS, geliştiricilerinin baş harflerinden oluşmaktadır: Lowry, Maynard, Stegemerten) kullandılar. Daha sonra ortalama performans derecesinin; işçinin becerilerine, görevi yerine getirme çabasına (eforuna), işi uygulama zamanındaki düzenliliğe ve çalışma koşullarına bağlı olduğu kanıtlanabilir duruma geldi. Maynard ve meslektaşları artık hareket elemanlarının her bir kombinasyonunu, onlara karşılık verilen süreye atayabiliyorlardı. Bu verilen (ayrılan) süre, belirlenen gerçek zamana, performans derecesine ve süreç hesaplama kullanımıyla matematiksel teknik istatistiklere dayanmaktadır. Böylece, ilk kez insan performansı standardı tanımlandı ve “Standart Ölçü” nün ergonomik eş değeri bulundu. Bu hesaplamalara dayanarak kısa süre sonra, bugün de hala geçerliliğini koruyan MTM Standart Zaman Değer Kartı geliştirildi.
1943'de Maynard, Schwab ve Stegemerten araştırmaları boyunca temel hareketleri yeniden birleştirerek daha etkili çalışma metotları geliştirdiler. Uygulanan metot, zaman ölçüsü haline geldi. 1948'de “Fabrika Yönetimi ve Bakımı” dergisinde MTM sistemini kabaca anlattılar. Kısa bir süre sonra “Methods Time Measurement – Metot Zaman Ölçümü” isimli kitapları ortaya çıktı. Bu çalışma, mühendislik dünyasında hemen çok dikkat çekti.
Kaynakça: Uluslararası MTM Direktörlüğü (IMD)
MTM – Kabul Gören Sistem
ABD'de, endüstri mühendisleri MTM'in avantajlarının hızla farkına vardılar. İlk kez, tüm iş sektörlerini kapsayan, hepsini dikkate alan ve her düzeyde en iyi uygulama çözümlerine yönlendiren önceden belirlenmiş bir zaman sistemi vardı. Artık iş metotları üretim başlamadan bile önce, iş süreci zaman ve üretim verimliliği açısından analiz edilerek büyük oranda optimize edilebilir duruma geldi. Aynı zamanda, hareket ekonomisi kurallarını gözeterek yorgunluğu azaltırken işçilerin fazla vergi vermesini engellediler.
Artık iş süreçlerini ayrıntılı olarak önceden planlama imkânı, işletmenin hassas kontrolünü kolaylaştırdı. Ek olarak, mühendisler ve tasarımcılar artık daha hızlı ve daha ucuz bir şekilde monte edilebilecek ürünler geliştirebilecekleri bir araca erişebiliyorlardı ve üretim süreçlerini tanımlamak için ortak bir dil konuşabiliyorlardı.
Sistemin yaratıcıları kendi açılarından MTM'in bilinmesi için çok şey yaptılar. ABD dergilerindeki “Fortune” makalesinde yer alan “Adil Bir Günün İşini Zamanlama” gibi popüler bilim makaleleri de sürecin potansiyelini halkın daha yakından görmesini sağladı. Maynard, Stegemerten ve Schwab, bugün hala Michigan Üniversitesi'nden erişilebilen tüm verilerini yayınladılar.
Araştırmalarda bile yeni sistemdeki kazançlar hızla fark edildi. Yeni sistem süreciyle çalışan ilk üniversitelerden biri New York Eyaleti’ndeki Cornell Üniversitesi’dir.
Bunu çok sayıda başka araştırma enstitüsü de izledi. Maynard ve ekibi de sürekli araştırmalarla meşgullerdi. Bu durum, MTM sürecini geliştirmedeki yüksek bilimsel geçerliliği doğrulamaktadır: Orijinal MTM Standart Zaman Değerleri iyileştirilmiş ve genişletilmiş olmasına rağmen, marjinal değişiklikler hariç olmak üzere, sonraki araştırmalar, değerlere yeni bir şey eklemedi, bugüne kadar değişmeden kaldı.
Ancak, süreci kullanan herkes MTM sisteminin yaratıcılarıyla aynı titizlikte çalışmadı. Metot Zaman Ölçümü (MTM) ne kadar çok yayıldıysa, uygulamasında o kadar çok hata payı oluştu. Harold B. Maynard, devrimci süreci için haklı olarak endişeliydi. Bu yüzden 1951' de New York' ta Standartlar ve Araştırmalar Derneği’ni kurdu. Bu kâr amacı gütmeyen kuruluşa üç MTM geliştiricisinin tüm telif hakları verildi. İki yıl sonra Michigan, Ann Arbor'a taşınan bu ilk MTM Derneği’nin çalışması, şimdi dünya çapında bir başarı haline gelen sürecin kalitesini garantilemiş oldu. 1950'lerin başında da ABD'li danışmanlık firmaları MTM sürecini Avrupa'ya getirdi. MTM’in potansiyelini İsveç’ li endüstri mühendisleri ülkelerinin işlerinde kullandılar. Avrupa'daki ilk ulusal MTM Kuruluşu 1955' te İsveç'te kuruldu. Bunu 1957’de İsviçre izledi. Bu gelişmeyi, aynı yıl Alman dilinde ilk MTM yayınının yayınlanması takip etti. Almanya’dan bir sonraki Avrupa ülkesi Hollanda, kısa bir süre sonra da Fransa oldu. Geliştiricilerinin fikirlerine sadık kalarak, dünyanın her yerinde olduğu gibi Avrupa'daki tüm MTM Organizasyonları da ortak bir hedef vizyonu ile bağlıydı.
1957'de Paris'te, tüm ulusal MTM Kuruluşları, telif haklarını korumakla görevli uluslararası bir MTM Direktörlüğü oluşturdu. Dr.Lillian Moeller Gilbreth ve Harold Bright Maynard, direktörlüğün fahri üyeleri olarak seçildi.
Kaynakça: Uluslararası MTM Direktörlüğü (IMD)